4 Mayıs 2009 Pazartesi

İmam Humeyni'nin İslam İnkılabının 3 ncü yıldönümü münasebetiyle 11.02.1982 tarihinde İran'a davet edilen yabancı konuklara hitaben yaptığı konuşma

Bismillahirrahmanirrahim

Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ve iran’ın durumunu yakından müşahade ederek, İslam Cumhuriyeti’nin dünyada mazlum olduğunu anlayan sizlere teşekkür ederim. Özellikle Lübnan’dan gelen bu küçük, aziz çocuklara, Lübnan şehidlerinin bu varislerine teşekkürlerimi bildirir, hepinizin sıhhat ve saadetinizi Allahu Tebarek ve Tealadan niyaz ederim. İran’da gerçekleşen bu İslam cumhuriyetinin tüm İslam topraklarında da gerçekleşmesini dilerim. Benim bütün gruplara teker teker teşekkür etmeye gücüm yoktur, fakat burada teşekkür etmem gereken temsilciler bulunmakta ve yine teşekkür etmem gereken şehid velileri de bulunmaktadır. Kısacası hepinize teşekkür ederim.

Bugün İslam topraklarından veya gayri İslami ülkelerden gelerek saygıdeğer temsilcilerin huzurunda bazı konuları anlatmam gerekiyor. Peygamberi Ekrem (S.A.V) den rivayet olunmuştur ki: "İslam ilk dönemlerde mazlum idi ve daha sonraları da mazlum olacaktır." Ben de işte bugün islamın mazlumluğunu sizlere arzetmek istiyorum. Kur’an-ı Kerim:”Doğrusu milletim bu Kur’an-ı terk etmişti”(25/30) buyuruyor.

Kur’an-ın kendi kavmi ve ümmeti içerisinde örtülü kalmasını Allahu Tebarek ve Tealaya şikayet etmiştir. Ben bugün bu çaresizliğin yüklediği vesayet altına alınmışlığı ve mazlumluğu sizlere bildirerek, diyorum ki;

Bakınız, İslam ve müslümanlar ne haldedir? Kur’an ve İslam bugün vesayet altına alınmış vaziyettedir ve mazlumdur. Çünkü, Kur’anın ve İslamın üzerine vesayet konulması, Kur’anın ve İslamın çok önemli meselelerinin ya tamamen vesayet altına alınmasından veya birçok İslami devlet iddiası taşıyan devletlerin, İslam’a, Kur’an’a aykırı yönde hareket etmeleri yüzündendir.

Kur’anın önemli meselelerinden biri ümmeti vahdete davet etmek ve anlaşmazlıktan men etmektir. Kur’anı Kerim de çeşitli tabirlerle Müslümanlar ve Müslümanların başında bulunanlar arasındaki çekişmeler men edilmiştir.

“Ayrılığa düşmeyin, yoksa korkar, başarısızlığa düşersiniz. Ve kuvvetiniz gider”(8/46)

İslam’ın iki önemli siyasi esası olan bu iki noktayı incelemeli ve Müslümanların onlara nasıl bağlı kaldıklarını görmeliyiz. Acaba Müslümanlar İslam’ın bu iki esasına itina gösterdiler mi? Acaba o iki esasa uydular mı? Eğer bu esaslara itaat edecek olurlarsa müslümanların bütün mesele ve zorlukları halledilmiş olur ve eğer itaat etmeyecek olurlarsa parçalanarak, özelliklerini kaybederler. Müslümanlar iki grupturlar: Birincisi, Müslüman halklar ve halk kitleleri, ikincisi ise bu halk kitlelerine hükümet edenler, ülkelerin yöneticileri, İslamlık iddiasında bulunan, Allah’ın kitabına uymak iddiasında bulunan ve her biri bir ülkeyi idare eden bu devletlerin ve yöneticilerin durumlarına bir göz atarak, onların, Allah’ın kitabının önemli esaslarına uyup uymadıklarını görelim. Öte yandan, İslam’ın diğer bir önemli esası da bulunmaktadır ki, Müslümanlara kafirlerin sultası altına girmemelerini emretmektedir. Allahu Tebareke ve Teala hiçbir kafirin sultasının kabulünu Müslümanlara emretmemiştir.

Müslümanlar da kafirlerin sultasını kabul etmemelidirler. Bu, Kur’anı Kerim in Müslümanlara farz kıldığı önemli bir siyasi esastır. İslami ülkelerde Müslümanlara hükümet edenler, yöneticiler, acaba idareleri altındaki halkla çatışma halinde midirler? Birbirleriyle siyasi ve propaganda yönünden mücadelede bulunuyorlar mı? Yoksa, birbirleriyle anlaşma ve dayanışma içerisinde midirler?

Bugün halkı Müslüman olan ülkeler arasında birlik olmadığı gibi, ayrıca çatışma olduğunu da görmekteyiz, hatta bazen silahlı çatışmalar genellikle de propaganda mücadelesi veya siyasi çatışmalar bulunmaktadır. Gerçekte onlar bu gibi çatışmalar neticesinde parçalanmışlardır.

Kur'anı Kerim bildirmektedir ki, eğer birbirinizle çatışacak olursanız, parçalanırsınız. Siz bugün parçalanmış olmanın etkilerini Müslümanlarda görmektesiniz. Parçalanmanın etkilerini arap ülkelerinde görüyorsunuz. İslam toprakları siyasi, askeri ve tabii kaynaklar açısından bu kadar büyük bir güce sahip olmalarına rağmen, İsrail’in karşısında bir şey yapamamaktadırlar…

Siz yenilmeyi ne zannediyorsunuz? Bu bir devletin veya milletin kendi düzeninin korunması için yapması gereken bir işi yapamaması değil midir?

Düşman, İslam’a Müslümanların vatanına saldırmış ve hergün genişlemektedir ve tek bir ülke ile de yetinmemektedir. Müslümanlar onun karşısında yenilmişlerdir. Lübnan dan gelen ve şehitlerin varisleri olan bu çocuklara bakınız, bunlara nasıl bir cevap verebiliriz? Küçük kalpleri ile buraya gelmiş olan, İslamın kendilerini himaye etmesini isteyen ve her gün kendi topraklarında İsrail tarafından zulüm ve işkenceye tabi tutulan bu çocuklara vicdanı olan Müslümanlar nasıl cevap verebilirler?...

Hz. Resulü Ekrem (S.A.V) den rivayet olunmaktadır ki: “Eğer bir Müslüman EY MÜSLÜMANLAR diye feryad eder de Müslümanlar ona cevap vermezlerse, Müslüman değildirler.”

Ben buradan, “Ey Müslümanlar, Ey dünya müslümanları, Ey İslamlık iddiasında bulunan devletler, Ey dünyanın Müslüman halkları” diye feryad ediyorum ki; İslam’ın yardımına koşunuz. Süper güçlerin baskısı altında bulunanların, mazlumların, zulme uğramışların yardımına koşunuz.. Süper güçler tarafından saldırıya uğrayan İslam toprakalrının yardımına koşunuz. Kendi yardımınıza koşunuz. Kendi halkınızın yardımına koşunuz. Ey dünya Müslümanları, süper güçler, Çeşitli hile ve komplolarla ve kendilerine bağlı uşaklarıyla, İslam topraklarında, İslam’ın her şeyini sultaları altına almışlardır, İslam’ın yardımına koşunuz.

Ey dünya Müslümanları ve ey birçok ülkeden İran’a gelerek İran’ın durumunu, Amerikan uşağı Saddam’ın cinayetlerini yakından gören sizler, gördüklerinizi dünyaya duyurunuz. Eğer Afganistan’dan haberiniz yoksa, Afganistan alimleri ve bir çok müçtehidler burada bulunmaktadır. Afganistan’da neler olduğunu onlardan öğreniniz. Ey müslümanlar, İslamın yardımına koşunuz. Süper güçler İslam’a muhaliftirler. Süper güçler İslam’ı istemiyorlar çünkü, eğer bir milyar Müslüman İslam bayrağı altında bir araya gelecek olursa, artık dünyada kendilerinin yaşamasının zor olacağını cinayet işlemek için meydanların kendilerine kalmayacağını bilmektedirler.

Müslümanlara ne olmuştur, müslümanalrın yöneticilerine ne olmuştur ki bütün şeref ve haysiyetlerini Amerika uğruna harcamışlardır?Mazlum ve yalınayak halkların malı olan İslam topraklarının zenginliklerini Amerika’ya sunanlara ne oluyor? Bu zenginlikler yalınayak ve mazlum halkların malıdır. Amerika, kendisine sunulan bu zenginliklere rağmen İsrail’i desteklemekte, İsrail’i bu zenginliklere karşılık bırakmayacağını bildirirken Müslümanlara ne oluyor? Müslümanlar niçin bu duruma gelsinler? Müslümanların propağanda araçları için yabancı sulta altından veya uluslar arası hırsızların elinden kendini kurtarmak isteyen bir grup Müslüman aleyhinde, propaganda yapıyor? Niçin İran’a cephe alıyorlar? İran ne yaptı?... Saraya bağlı bazı müftüler niçin İran’ı tekfir ediyorlar? Kur’anı Kerim eğer bir kimse İslamlık iddiasında bulunuyorsa o müslümandır, onun Müslümanlığını kabul ediniz ve onu reddetmeyiniz buyurmuyor mu?

Bunlar İslam hakkında ne biliyorlar? Biz feryad ediyoruz. Biz müslümanız. Kur’an-ı Kerim’in ve Resulü Ekrem’in emirlerini bu ülkede uygulamak istiyoruz. Biz yirmi yıldan fazla bir zamandan beri İsrail ve Amerika’ya muhalif olduğumuzu bildirdiğimiz halde yine de bazı yazarlar, gazeteciler ve radyo yöneticileri bizim İsrail’le dost olduğumuz suçlamasını getiriyorlar. Biz mi İsrail’le dostuz, yoksa, İsrail’in Müslümanlara neler yaptığını görüp de sessiz kalanlar mı? İsrail Lübnan’ı ne hale getirdi? İsrail Suriye’ye karşı neler yapmaktadır? Golan Tepeleri ni ilhak etmiştir ve daha birçok cinayetler işlemiş bulunmaktadır. Bütün bunlara rağmen yine de bizim İsrail’i resmen tanıyacağımızı söylüyorsunuz.

Yirmi yıldan daha fazla bir süre boyunca bu kanser tümörünün müslümanalrın arasından atılmasını, Beytül Mukaddes’in geri alınmasını İslami ülkelerin bu kanser tümöründen kurtarılmasını feryad eden biz mi İsrail ile dostuz? Yoksa çeşitli oyunlarla İsrail’i resmileştirmek isteyen tüm dünya halklarınca cinayet ve zulümleri bilinen bir rejimi destekleyen siz mi? Siz Allah’ın karşısında cephe almış, Allah ve Müslümanlık düşmanlarını işbaşına getirmek, onu huzura kavuşturmak ve resmileştirmek istiyorsunuz.

Siz İsrail’i resmen tanımak istiyorsunuz fakat o sizi tanımamakta.. Allah göstermesin, İsrail’in sizlere hükümet etmesini önlemek için herhangi bir harekette bulunmamakta, bomboş oturmaktasınız.

Ey Müslüman halklar, ey İslami ülkelerin mazlum halkları, zenginlikleri Amerika ve uşakları tarafından yağma edilen ve kendileri zillet altında yaşayan ey aziz halklar. Uyanınız..

Ayağa kalkınız…

Ey dünya mustazafları kalkınız ve süper güçlerin karşısında kıyam ediniz. Eğer onların karşısında direnirseniz, onlar hiçbir şey yapamazlar. Gördünüz ki, Müslüman iran halkı, birleşerek hep birlikte kıyam ettiler. Silahsız ve yalın elle o büyük şeytani güç Muhammed Rıza ve birbirini destekleyen süper güçlerin karşısında kıyam ederek, onları ve fasit saltanat rejimini iman gücü ve Allahu Ekber feryatları ile sahneden dışarı attılar.

Onları cehenneme gönderdiler, o rejimin yerine şimdi İran’da gördüğünüz İslami rejimi kurdular.İslam devleti dünyadaki zayıfları ve mustazafları destekleyen bir devlettir. Bunların ne mali, ne bedeni ve ne de askeri güçleri vardı, yalnızca iman güçleri vardı.

“Allah’a yardım ederseniz, o da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar”(47/73)

Sizler zalimler karşısısnda kıyam ederek, mazlumların hakkını isteyiniz. Sizlere hükümet etmek isteyen süper güçlerin karşısında kıyam ediniz. Öte yandan dünyanın her yerinden bizlere hükümet etmek istiyorlar. Bizleri ve sizleri ve herkesi kendi egemenlikleri altına almaya ve bizim kaynaklarımızı yağma etmeye çalışıyorlar. Maalesef devletler de onlarla muvafıktır. Hatta bazıları onlardan daha ileri gidiyorlar. İslam dini bugun mazlumdur. Kur’an vesayet altına alınmıştır. Ezan okuyor ve namaz kılıyorsunuz fakat, İslam’ın siyasi hükümlerinin çoğuna ilgi göstermiyorsunuz.

Kur’an-ı vesayet altında bulunmaktan kurtarmıyorsunuz...Tabii Kur’an okumak ve Kur’an-ı hayatın bazı alanlarında uygulamak gerekmektedir,ama yeterli değildir.Kur’an hayatın her kesimine hakim olmalıdır.-Kur’an;

"Topluca Allah’ınipine sarılın ve ayrılmayın buyurluyor..(3/103)

Bu gibi gelişmiş,mükemmel siyasi hükümler uygulanırsa dünyaya hakim olabilirsiniz.Kur’an-ı vesayet altına aldık,sınırladık,örttük,bu meselelere itina göstermedik.Halbuki Kur’an-ı her işimizde örnek almalıyız.Her işte Kur’an-ın okunmasına riayet edilmelidir. İnsanların her işinde Kur'an rehber olmalıdır. Kur'anı bazı hallerde uygulayıp, bazı hallerde uygulamamak diye bir şey olmaz.

Kur'an siyasi hükümlerde, müslümanlara karşı koyanlar için "Ölüm emri" veriyor. Bugün İsrail müslümanların karşısına dikilmiş ve onlara karşı koyuyor. Amerika da bunu yapıyor. Saddam da müslümanların karşısındadır ve onlar aleyhinde cinayetler işliyor. Allah, "Müslümanların aleyhinde ve müslümanların bir gurubu aleyhinde kıyam eden kimselere karşı koyulmasını emretmişitr."

Saddam bir yandan barışsever olduğunu iddia ediyor, öte yandan da Güney'den Batı'ya uzanan toprakalrımızı gaspediyor. (Bunlara rağmen yine de barışçı olduğunu ileri sürüyor) Eğer böyle barışseverlik olursa, İsrail'de barışseverdir. O da Golan tepelerini işgal ediyor ve müslümanların bir bölümüne saldırıyor ve sonra da hem o, hem Amerika ve diğer süper-güçler de barışsever olduklarını söylüyorlar. Biz, barışın bütün dünyada sağlanmasını istiyoruz. Lakin bütün savaşların asıl sebepleri bizzat kendileridir. Saddam da barışçıdır ama müslüman bir ülkeye tecavüzde bulunmuştur. Bu soysuzun İslami bir ülkeye ne yaptığını görünüz.

Yalnız İran söz konusu değildir, bütün dünya söz konusudur. Söz konusu olan dünya müslümanlarıdır. Eğer hepimiz yokolsak bile islam kalmalıdır. Allah'ın peygamberleride canlarını islam için feda ettiler, İslam Peygamberide, İslam için herkesten daha fazla çaba harcadı ve acı çekti. Bzi ise yüce peygamberimizin acılarını hiçe sayıyoruz.

Muhtelif memleketlerden buraya gelen siz beylerin, bu halkın mazlum sesini her yere ulaştırmanızı bekliyorum. Sizler, dünya halklarına İran'ın Amerika ve siyonismin yaptığı propagandalarda gösterdikleri gibi korkunç bir ülke olmadığını anlatınız. Bu kısıtlı zamanda ve her taraftan çembere alındığımız bir halde, hükümetin bu mustazaf halka yaptığı hizmetler, Amerika'nın elli yıllık sultası altında yapılmamıştır. Bu halka sağlanan içme suyu, dağıtılan toprak, halkın yararı için çekilen boru hatları ve yapılan asfaltları onlar 50 yıl boyunca yapmamışlardır ve maalesef onlar hükümeti bir iş yapmamakla ve ülkeyi çökertmekle suçluyorlar.

İnşaallah, yurtlarınıza sağ salim döndüğünüz zaman İslamın meselelerini süper güçlerin engellemelerine rağmen diğerlerine anlatacağınızı ümit ediyorum. Onlara İran'ın barışsever olduğunu bildirin. İran yine de Saddam'ın toprakalrımızı terketmesi halinde uluslararası bir teşkilatın İran'a gelerek, yapılan cinayetlerin incelenmesini istediğini söylüyor. Irak Devleti bize saldırdı, fakat ona karşı koyuldu ve hamdolsun ki dünyada da yenik düştü. Irak devleti Ürdün, Fas ve Amerika'nın desteği ile uğradığı yenilgisini gideremez. Allahu Tebarek ve Tealadan bütün müslümanların, İslam'ın kudret ve saadetini ve siz dost ve aziz kardeşlerimin sağlığını ve insanı müteessir eden mazlum çocukların sağlığını ve mutluluğunu istiyorum. Yüce Allah'dan hepinizin verdiğiniz şehidlere rahmet etmesini ve onların asr-ı saadet şehidlerine kavuşmalarını niyaz ederim.

( İmam Humeyni'nin İslam İnkılabının 3 ncü yıldönümü münasebetiyle 11.02.1982 tarihinde İran'a davet edilen yabancı konuklara hitaben yaptığı konuşmanın


http://www.islamiyonelis.com/haber_detay.php?haber_id=29418

0 yorum:

analitik